30 Aralık 2016 Cuma

          İttihat ve Terakki’nin Gizli Yüzü Teşkilât-ı Mahsusa

Diğer devletleri zayıflatmak ve hassas taraflarını kullanmak amacıyla geçmişten günümüze devletler istihbarat çalışmalarına büyük önem vermişlerdir. Savaşların kazanılmasında olduğu kadar barışında korunmasında istihbaratın rolü büyüktür. Osmanlı İmparatorluğu’ da bu gerçeği dikkate alarak özellikle gerileme ve parçalanma döneminde istihbarata büyük önem vermiştir. Özellikle II.Abdülhamit istihbarat işlerini bizzat yönetmiş ve Yıldız İstihbarat Teşkilatını kurmuştur. Fakat batılı devletlerin hedefi haline gelen bu kurum II.Meşrutiyet’ in ilanından sonra bir çok kuruluş gibi dağılmıştır. Doğan istihbarat eksikliği ve bölgede gelişen olaylar kuvvetli bir istihbarat teşkilatına ihtiyaç olduğunu göstermiş ve I.Dünya Savaşı başlamadan önce Teşkilât-ı Mahsusa kurulmuştur. Çeşitli bilgilere göre Teşkilât-ı Mahsusa 1911 den itibaren etkinlik göstermiştir.
  
Kuruluşu

Teşkilât-ı Mahsusa İttihat Terakki bünyesinde kurulan gizli bir servistir. Kurucusu Harbiye Nazırı Enver Paşa’dır . Kaynaklara göre teşkilat merkezi Nur -i Osmaniye de Tasvir- i Efkar matbaasının karşısındaki 23 numaralı binadır. Bu teşkilatın başkanlığını sırasıyla kuruluştan 15 Nisan 1915 e kadar Süleyman Askeri Bey 24 Mayıs 1915-31 Ekim 1918 yılları arasında Ali Bey Başhampa ve 5 Aralık 1918 e kadar Hüsamettin Ertürk yapmıştır.Fakat Hüsamettin Ertürk teşkilatın her döneminde çok etkili bir isim olmuştur.

 Politikası

İttihat Terakki’nin İslamcı ve Türkçü politikası Teşkilât-ı Mahsusa’ nın da temelini oluşturmuştur. Hatta Teşkilât-ı Mahsusa İttihat ve Terakki’nin Pan-İslamizm ve Pan-Türkizm politikalarının somut örneklerinden biridir. Kuruluş amacında İslam devletlerinin büyük bir tehdit ve baskı altında olduğunu belirten kurum, Şarklıların birleşmesi ile bitmez ve yıkılmaz bir kale haline dönüşeceğini belirtiyordu. Şarklılar ittifak ederse Garplıların planları tehlike altında kalacaktı ve bunun için Teşkilât-ı Mahsusa gibi bir kuruma ihtiyaç olduğuna değiniliyordu.

Teşkilât-ı Mahsusa I.Dünya Savaşı’nda oldukça geniş bir cephede faaliyet göstermiştir. Doğu Anadolu ve Kafkasya’ya Afrika içlerine, Hindistan’ a, Türkistan’ a, Rusya içlerine kadar bu teşkilat tarafından ajanlar gönderilmiştir. Teşkilât-ı Mahsusa’ ya yöneltilen eleştirilerin başında da bu kadar geniş bölgeye yayılarak boyundan büyük işlere kalkıştığı gelir. Devrin seçkin ve aydın subaylarını içinde barındıran teşkilat I.Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilmesi ile lağvedilmiştir. Fakat bilinen gerçeğe göre teşkilatın faaliyetleri gayri resmi devam etmiştir. Mit kayıtlarına göre; Mütareke’ den az sonra 5 Aralık 1918 tarihinde, Teşkilât’ ın başına getirilecek olan Hüsamettin Ertürk, İttihad ve Terakki’nin üst düzey yöneticilerinin İstanbul’u terketmelerinden birkaç gün önce Enver Paşa’nın Kuruçeşme’deki yalısında gerçekleştiğini belirttiği bir görüşmede, Enver Paşa’nın konuya ilişkin talimatını şöyle nakletmektedir:
“Şimdiye kadar vekâleten bakmakta olduğun Teşkilât-ı Mahsusa’ya bundan sonra riyâset edeceksiniz. Teşkilât-ı Mahsusa’ yı resmen lağvedeceksiniz, fakat hakikatte bu teşkilât asla ortadan kalkmayacaktır. Teşkilât-ı Mahsusa’ nın bundan sonraki ismi “Umûm Âlem-i İslâm İhtilâl Teşkilâtı” olacaktır.

 Teşkilatın Mustafa Kemal ile ilişkisi

Teşkilât-ı Mahsusa hakkında 1963 yılında tez yazan Philip H. Stoddard’ ın Eşref Kuşçubaşı’ ndan aldığı teşkilat listesinde de görüldüğü gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’in de teşkilatla ilişkisi olmuştu. Mustafa Kemal’in teşkilatla ilişkisi Trablusgarp Savaşı’nda mahalli milisleri örgütlemekle başlamıştı. Mustafa Kemal daha sonra Enver Paşa ile olan ihtilafı nedeniyle teşkilata biraz mesafeli durmayı tercih ediyor. Orhan Koloğlu’nun belirttiğine göre de Enver Paşa Trablusgarp’ta Bedevi Araplarla bir İslam imparatorluğu kurabileceğini raporlarına yazarken Mustafa Kemal dönemin genelkurmayına bedevilerle hiç bir iş yapılamayacağına dair bir rapor gönderiyordu. O dönemde teşkilat henüz kurulmamasına rağmen fiili olarak görev yapıyordu.

  Milli Mücadele’ye katkısı

Teşkilat kapandıktan sonra çalışmalarına Anadolu’ya silah ve asker geçirerek devam etmiştir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu’da oluşturulan Kuva-yi Milliye ve Müdafaa-i Hukuk gruplarının önde gelen liderlerinin hemen hepsinin Teşkilât-ı Mahsusa üyesi olduğu bilinmektedir. Mustafa Kemal’in faaliyet ve kongrelerine destek veren teşkilat Milli Mücadeleye büyük katkılarda bulunmuştur.

25 Mayıs 2016 Çarşamba


                                                      Kültürlerarası İletişim

Günümüz dünyasında farklı uluslar, topluluklar ve kültürler arasındaki ilişkiler geçmişte hiç olmadığı kadar yoğun bir hal almış ve küreselleşmenin etkileri dünyanın hemen hemen her bölgesinde hissedilmektedir. Bu dünya düzeninde e kültürlerarası iletişim, kültürlerarası duyarlılık, farkındalık ve diyalog gibi kavramları analiz edebilmek büyük önem kazanmıştır. Kültürlerarası iletişim taraflar arasında, sürekli çatışma ve uzlaşmayı da içeren bir tartışma süreci olduğu için anlaşılması güç, karmaşık bir süreçtir. Bu süreci bağlamından koparmadan, anlaşılabilir kesitler halinde incelemek çözüm yollarından biridir. Her kültür farklıdır ve eşsizdir. Bir kültürü tek başına kültür yapan da onun diğer kültürlerle olan farkıdır, eşsizliğidir. Bu nedenle, kültürel farkları tanımak, anlamak ve insani etkileşimde bu farkları dikkate almak karşıdaki kültürün varlığını kabul etmek, ona ve onun mensuplarına saygı göstermek anlamına gelir.


Örneğin, New York’u ziyaret eden Danimarkalı bir kadın, 14 aylık bebeğini bebek arabasıyla kapının önünde bırakıp yemek yemek için bir lokantaya girer. Lokantanın camından, kaldırımda arabasındaki bebeği gören diğer müşteriler New York polisini ararlar ve polis gelip bebeği ve annesini merkeze götürür. Kadın bebeğini tehlikeye atmakla suçlanır ve hâkim karşısına çıkarılmak üzere tutuklanır. Bebek bakım evine verilir. Danimarka elçilik görevlileri olaydan haberdar olur ve bu davranışın Danimarka’da yaygın olduğunu, Kopenhag sokaklarında, içinde bebeklerle lokanta önünde bırakılmış bebek arabalarının fotoğraflarını göstererek bu davranışın Danimarkalılar için normal olduğunu anlatırlar. Amerikalı yargıç, Danimarkalı annelerin çocukları lokantanın kapalı ve kirlenmiş havasını solumasın diye güvenli kaldırımda arabasının içinde bıraktıklarını anlamakta zorluk çekse de, bebeği annesine verir. İki şehir de modern ve gelişmiş olmasına karşın Danimarkalı anne kültürel farklılıkları dikkate almadığı için sorunlarla karşılaşmıştır. Bu yüzden kültürler arasındaki iletişimi anlamak için kültür farklarını tanımak, anlamak zorundayız.


Kültürel farklılıklar yerine benzerliklere vurgu yapmak, olan ve ortaya çıkabilecek sorunların hiçbirinin çözümüne katkıda bulunmaz. Bu tutum sadece mevcut sorunları görmezden gelmeye, yeni sorunların çıkmasına ve yanlış anlamalar ya da tümüyle anlamamaların kökleşmesine neden olur.

Kültür, Farklılık ve İletişim, Asker Kartarı
Intercultural Communication, Fred E. Jandt
Bu haftaki bloğumda Türkiye'nin hava kirliliğini araştırdım ve şehirler bazında haritasını çıkardım. Sonuçlar ürpertici!

7 Mayıs 2016 Cumartesi

Dünya Siyasetinde İz Bırakmış Kadın Siyasetçiler


Sirimavo Bandaranaike

   Dünyanın ilk kadın başbakanı olan Bandaranaike 17 Nisan  1916 ‘da daha sonra ülkenin adını Sri Lanka olarak değiştireceği Seylan’ da doğdu. Babasının Seylan Senatosu’nda üye olması sebebiyle hep siyasetin içinde büyüdü. Bandaranaike St. Bridget Manastırında eğitim görmesine karşın pratikte bir Budist olarak yaşadı. Sirimavo  24 yaşındayken ailesinin de isteğiyle siyasette hızla yükselen Solomon Bandaranaike ile evlendirildi. Solomon da siyasi kariyeri için Hristiyanlık dinini terkederek Budizmi seçmiştir. 4 Şubat 1948’ de ilan edilen Sri Lanka’nın bağımsızlığının ardından 12 sene sonra Solomon Bandaranaike 1956 yılında Başbakan seçildi. Bandaranaike 1959 yılında aşırılık yanlısı bir Budist keşiş tarafından öldürüldü. Sirimavo kocasının öldürülmesinin ardından zor günler geçiren Sri Lanka siyasetine atıldı.



   Kocasının kurduğu partinin başına geçen Sirimova 1960 seçimlerinde duygusal konuşmalar yaparak tüm ülkeyi gezdi. ‘Ağlayan Dul’ yakıştırılması yapılan Sirimova Bandaranaike 1960 seçimlerinde ezici bir üstünlük sağladı ve büyük bir başarı elde etti. Bu başarının ardından modern dünyada ilk kadın başbakan olan Bandaranaike iç ve dış politikada kocası gibi devam etti. Hükümet kontrolünde sosyalist ekonomik politikalar yürüttü. Dış politikada ne batıya nede doğuya yaklaşmayarak dengeli politikalar sürmek istedi. Dış ilişkilerde tarafsız ve bağımsız politikalar izleyen Sirimova iç politikada Hristiyan grupların desteklediği özel okulları da kapattı. 1965 seçimlerinde kaybeden Bandaranaike 1970 seçimlerinde beklenmedik bir dönüşle tekrar Başbakan oldu. 1972 de Seylan olan ülkenin adını Sri Lanka olarak değiştirdi. 1977 yılında iktidarı kaybeden Bandaranaike 1980’de parlamentonun gücünü kötüye kullandığı gerekçesiyle suçlu bulundu ve siyasi hakları elinden alındı.

 1986’da siyasi hakları geri verildi ve 1994’te başında olduğu Sri Lanka Özgürlük Partisi’nin kurduğu koalisyonun seçimleri kazanmasıyla Devlet Başkanı olan kızı Chandrika Kumaratunga tarafından başbakan olarak atandı.Fakat düzenlemelerle yetkisi kısılan Başbakanlık makamındaki son döneminde fazla etkili olamamıştır. 10 Ekim 2000’de hayatını kaybetmiştir.

Margeret Thatcher


   Margeret Thatcher, 13 Ekim 1925 ‘te İngiltere’nin Grantham kasabasında doğdu. Esnaf bir aileden geliyordu fakat  babası Alfred Roberts yerel siyasette aktifti. Margeret’ ın çocukluk yıllarında babası Grantham’ın Belediye Başkanıydı. Margaret henüz küçük yaşta siyasetle tanışma şansına sahip olmuştu. Gençlik yıllarında muhafazakar bir öğrenci derneğine üye olup siyasi faaliyetlere katıldı. 



   Yıllar sonra Margaret H. Thatcher, 'Muhafazakâr Parti'nin en genç adayı olarak  seçime katılıp (1950-1951) İşçi Partisi'nin en sağlam  kalesinde  seçim mücadelesi vermeye başladı. Seçim çalışmaları esnasında zengin bir iş adamıyla tanıştı ve  aynı yıl evlendi. 1959 seçimlerinin ardından parlemantoya girdi. 1960-70 arası siyasi kariyerinde ılımlı bir tutum izledi. Erkek eşcinselliğinin suç olmaktan çıkarılmasını savunan az sayıdaki Muhafazakâr Parti milletvekilinden biriydi. Kürtaja izin verilmesi yönünde oy kullandı. 1970’de muhafazakar parti seçimleri kazanınca Eğitim ve Bilim Bakanı oldu. 1974 seçimlerinin ardından Çevre ve İskan Bakanı oldu. 1975’te Muhafazakar Parti Başkanlığına aday oldu ve kazandı.1976’da  Soğuk Savaş döneminde SSCB'ye karşı yaptığı eleştirisel bir konuşmasının ardından Sovyet Savunma Bakanlığı gazetesi Krasnaya Zvezda (Kızıl Yıldız), Thatcher'a "Demir Leydi" lakabını taktı.  Kısa sürede bu lakap bütün dünyaya yayıldı ve Thatcher bu lakabı sevmişti. Boyun eğmeyen ve taviz vermeyen kişiliğinin sembolü olarak benimsedi.

   1979 yıllındaki seçimleri kazanan Thatcher İngiltere’nin ilk kadın başbakanı oldu. Thatcher aynı zamanda Avrupa’da da seçilen ilk kadın başbakandır. Margeret Thatcher üç seçim üst üste kazanarak 1979-1990 yılları arasında başbakanlık yapmıştır. Hala en uzun süre İngiltere Başbakanlığı yapmış isimdir. Thatcher uyguladığı radikal sağ politikalar sebebiyle hem destek hem de nefret kazanmıştır. Neo-liberal ekonomi-siyaseti, Sovyet komünizmi karşıtlığı , Falkland Adalarını kontrol savaşları ağır eleştiriler almıştır. Sert siyaseti ve liberal-muhafazakar siyasi anlayışıyla iz bırakmıştır. Thatcher 8 Nisan 2013 te Londra’da hayatını kaybetti.

Benazir Butto

   Pakistan'ın Karaçi şehrinde 1953 yılında doğdu. Oxford Üniversitesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra ülkesine döndü. Babasının idam edilmesinden sonra 1984 yılına kadar ev hapsinde kaldı. Ev hapsi bitince Pakistan'ı terk ederek, Büyük Britanya'ya yerleşti. Oradan babasının kurduğu 'Pakistan Halk Partisi'nin liderliğini yaptı. Çimento fabrikatörü zengin bir iş adamıyla 1987 yılında evlendi. Benazir Butto 1988 yılında katıldığı seçimleri kazanarak müslüman bir ülkedeki ilk kadın başbakan ünvanına sahip oldu.



   Ancak aradan iki yıl geçmeden yoğun yolsuzluk suçlamalarıyla ve askeri güçlerin desteğiyle yeniden seçime gidildi ve Butto devrildi. Fakat vazgeçmedi ve 1993 yılında yapılan seçimleri ikinci defa kazandı. 1996 yılında yolsuzluk suçlamalarıyla kurmuş olduğu hükümet yeniden düşürüldü. Yolsuzluk suçlamaları kesinlik kazanmamış olsa da Butto, 1999 yılında Pervez Müşerref liderliğinde yapılan askeri darbe sonrası ülkeyi terkederek Dubai'ye yerleşmek zorunda kaldı.
   1999-2007 yılları arasında yurtdışında sürgünde yaşadı. 18 Ekim 2007'de seçimlere katılmak üzere Pakistan'a geri döndü ve başkanlığını yaptığı Pakistan Halk Partisi'nin seçim mitinglerine katılmaya başladı. Benazir Butto, 27 Aralık 2007’de Ravalpindi’de katıldığı seçim mitinginden ayrılırken yapılan bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
   Eski feodal yapıya karşı Butto’nun mücadelesi Müslüman coğrafyasında bir ilkti ve önemli bir mücadeleydi.

Angela Merker

   2005 yılından itibaren dünyanın en güçlü kadını olan Angela Merkel Almanya'nın Hamburg kentinde 1954 doğdu. İki Almanya'nın birleşmesine kadar Doğu Almanya'da yaşayan Merkel, 1973-1978 yıllarında Leipzig Üniversitesi (Doğu Almanya) fizik bölümünden mezun oldu. Berlin'de, kuantum kimyası üzerine doktora tezini verdi ve daha sonra araştırmacı olarak kendi dalında çalıştı. Birçok makale yayınlandı. Almanya Federal Cumhuriyeti'nin efsanevi şansölyesi Helmut Kohl tarafından keşfedilerek, desteklendi ve 1990 yılında CDU (Hrıstiyan Demokrat Birliği) partisinde siyasete girdi. 



   Helmut Kohl aktif siyasetten geri çekildikten sonra Angela Merkel'in politik yıldızı parladı. Gerhard Schröder (SPD) hükümetinin erken seçim kararı almasının ardından 2005 yılında Merkel partisini iktidara taşıdı. Merkel, Almanya'nın 1871 yılında modern bir devlet olmasından bu yana Almanya'yı yöneten ilk kadındır. Ayrıca Merkel II. Dünya Savaşı'ndan sonra seçilmiş en genç şansölyedir. Merkel 2009 yılında yeniden başbakan seçildi ve FDP ile bir hükümet koalisyonu kurmayı başardı. 2013 teki seçimlerde de aynı başarıyı sağlayan Merkel şu an aktif siyasetteki en önemli isimlerden biridir.

   Avrupa’daki borç krizi, mülteci sorunu, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi gibi konularda gösterdiği liderlik Merkel’i zirveye taşımış durumda. Avrupa’nın lokomotifi olan Almanya’nın gücünü göz önüne alırsa günümüzde Avrupa’nın lideri durumunda da denilebilir. 2013 ‘te Forbes dergisi tarafından Yılın Kadını, 2015’te Time Dergisi tarafından Yılın Kişisi seçilen Angela Merkel’in başarılarını önümüzdeki yıllarda da sürdürmesi büyük olasılık.


İndira Gandhi

   19 Kasım 1917’de doğan İndira Hindistanda 2 defa (1966-77, 1980-84) başbakanlık yapmış politikacı. Hindistan tarihindeki tek kadın başbakan olan Gandhi, ayrıca en uzun süre görev yapan ikinci başbakandır. Mahatma Gandhi ile bir akrabalığı yoktur. Bankaları ve sigorta kuruluşlarını millileştirmiştir.1975 te muhalifleri tutuklatıp özgürlükleri kısıtlayan bir dizi yasa çıkarması ağır eleştirilere neden olmuştur.31 Ekim 1984 te Yeni Delhi' de vefat etmiştir.



4 Mayıs 2016 Çarşamba

                                 Medya'da Ayrımcı Dil


   Ayrımcılık, en basit tanımıyla; herhangi bir kamu yararı ya da mantıklı bir gerekçe söz konusu olmaksızın, bir kişiye, benzer durum ve koşullardaki diğer kişilerden farklı ve eşit olmayan bir muamele yapılması anlamına gelir. İnsanlık tarihi ayrımcılığın yol açtığı büyük felaketlerle doludur. (Sevilay Çelenk)

   Ayrımcılık, uluslararası toplumun artan duyarlılığına ve 21. yüzyılda ulaşılan muazzam bilgi birikimine rağmen devam etmektedir. Etnik köken, din, dil, dünya görüşü ya da cinsiyet temelinde yapılan ayrımcılıkların acı sonuçları, tarihe utanç sayfaları eklemektedir. Tarih boyunca süren ayrımcılık konusunda bizler geleceğin medya çalışanları olarak etik bir duruş sergilemeliyiz ve bu ayıba ortak olmamalıyız.

   Medya’nın; diziler, filmler , haberler , Tv programları aracılığıyla ayrımcılığı yaymasına ve derinleştirmesine elverişli bir yapısı mevcuttur.

   Medyada karşılaştığımız ayrımcı dil ve beraberindeki nefret söylemi bir ırkı, cinsiyeti, yaşı, etnisiteyi, milliyeti, dini, cinsel yönelimi, cinsel kimliği, engelliliği, ahlaki ya da politik görüşleri, sosyoekonomik sınıfı, mesleği ya da görünüşü kapsayacak şekilde çok geniş alanda karşımıza çıkmaktadır. Ayrımcı dil kullanan bu grupların, bu coğrafyada birlikte yaşayan halkları, inanışları, etnik kökenleri kapsaması ise nefret söyleminin olası tehlikelerini ve nefret suçuna zemin hazırlama özelliğini daha da arttırmaktadır.

   Medya’da ağırlıklı olarak karşımıza çıkan ayrımcı söylem ulusal, dini ve etnik kimlikleri hedef alan nefret söylemi içeriklerinin yanı sıra kadın ve LGBTİ’lere yönelik içerikler de karşımıza çıkmakta.

Başka bir dine, etnik kökene ve azınlıklara karşı kullanılan ayrımcı dil

   Milli güreşçi Rıza Kayaalp'in Gezi Parkı eylemlerinde protestocular için attığı tweetler çoğu kişiyi hayretler içinde bırakmıştır.
yazıklar olsun size ermenilere bıraktınız meydanı allah belanızı versin eylemci capulcuları.
— Rıza kayaalp (@rizakayaalpriza) 7 Haziran 2013




   Mehmet Okur için ise "Milli takımda oynamak istemeyen bir vatan haini" dedi. Kayaalp'ın "Aslında orada polis olmayı çok isterdim" mesajı da hala hafızalarımızda.

Akdeniz’de bayrağı taşımıştı
   Rıza Kayaalp, Mersin’de düzenlenen Akdeniz Oyunları’nın açılış töreninde, Türk kafilesinin en önünde yürümüş ve Ay- Yıldızlı bayrağı taşımıştı. Kayaalp’in Gezi olaylarındaki tavrı sonrası bu görevi alması da tartışma konusu olmuştu.


   Tabi ülkemizde nefret söylemiyle mükafatlandırılan Rıza Kayaalp  Uluslararası Güreş Federasyonları Birliği FILA yaptığı ırkçı söylem nedeniyle 6 ay müsabakalardan men cezası aldı.


   Yukardaki film afişi ise bir diğer tatsız örnek. Yunanistan’ da veya herhangi bir ülkede Kahpe Osmanlı diye bir film yapılsaydı tepkimiz ne olurdu. Bunu düşünerek hareket etmeli karşımızdakini incitmemeye özen göstermeliyiz.

Bir mezhebe yönelik yapılan ayrımcılık

   İnanç ve Mezhep Temelli Nefret Söylemi: Farklı dinlere ve mezhep aidiyetlerine yönelik üretilmektedir. Türkiye'de ve dünyada farklı örnekleri sıklıkla görülmektedir. Türkiye'de Müslümanlık dışındaki dinlerin yanı sıra, hakim konumlanan/konumlandırılmış Sünni mezhebi dışındaki tüm mezheplere, başta Aleviliğe yönelik  üretilmektedir.


Farklı etnik kökenlere karşı üretilen ayrımcı dil

   Bizler medya etiğini, basın ilkelerini savunacaksak kişilere, kurumlara, ideolojiye, etnik kökene vb. ne bağlı kalmadan savunmalıyız. Yazılarını, konuşmalarını, siyasi görüşünü beğendiğimiz kişilerin de yanlışlarını ortaya koymalıyız. Prensip olarak ayrımcılığa ve nefret söylemine karşı çıkmalıyız. Hangi taraftan olduğuna bakmadan ‘amasız, fakatsız’ yanlışın karşısında durmalıyız.
Eşek, atı becerir.
Katır doğar.
At’tan küçük, eşek’ten cüsselidir.
Her ikisinin toplamından kuvvetlidir.
Kromozom sorunu nedeniyle kısırdır.
Ancak, katır ırkı yok edilse bile...
Eşek’lik varoldukça nesli tükenmez.

   Yılmaz Özdil bu yazıyı Uludere'de ölenlerin ardından yazmıştır. Her söyleminde ayrımcılık ve nefret dili kullanan Özdil, neredeyse yazdığı her yazısında bu ayıbı işlemektedir ve en kötüsü destekte görmektedir.

Medya Tetikçiliği

   Medya tetikçiliği, medya organları kullanılarak, yazılı veya görsel unsurlar eşliğinde, hedef gözetilerek yürütülen sistemli ve planlı saldırı, iftira, karalama, kişilik infazı, suç isnadı, vb gibi tüm yöntemlerin toplamıdır.

                  Uzay Yarışı ve Bu Yarışta SSCB Propagandası


   ‘Uzay Yarışı’ Amerik Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasında 1957’den 1975 ‘e kadar süren ve resmi olmayan bir rekabettir. Bu yarışın başlangıç noktası Sovyetlerin 4 Ekim 1957’de Sputnik 1 adlı ilk yapay uyduyu fırlatmasına dayanır. Uzay yarışı, Soğuk Savaş döneminde SSCB ve ABD arasında kültürel ve teknolojik rekabetin önemli bir parçası haline gelmiştir. İki ülkenin birbirini olası bir sıcak savaştan önce moral olarak çökertme çabalarında, uzay teknolojileri ve propagandaları birer araç olarak kullanıldı.

   Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasında 1960 ve 70’li yıllarda zirveye ulaşan 'uzay yarışı' her ne kadar sonunda Amerika'nın zaferiyle bitmiş olsa da başlangıçta kıyasıya bir mücadele vardı.


  Sovyetler Birliği tüm bu yarış boyunca birçok ilke imza attı. 1957 yılında dünya çevresinde dönen ilk uydu Sputnik 1 ile yörüngeye gönderilen ilk canlı Laika adındaki köpek oldu. Fakat o tarihte geri getirecek teknoloji olmadığı için Laika uzaya ulaştıktan bir süre sonra hayatını kaybetti. 1960'ta ise Belka ve Strelka başarıyla Dünya yörüngesine ulaşıp geri dönebildiler. Amerika Afrika'dan ithal ettiği şempanzelerle uzaya insan göndermeden önce çalışmalar yaptı. Yine Sovyetler 1968 yılında Zond 5'le uzaya kaplumbağalar göndermiş, ayın etrafını dolaşan ilk canlı uçuşu gerçekleştirmiştir.

Sovyetler Birliği, Vostok serisi uzayaraçları ile uzaya ilk insanı göndermeyi başardı. Yuri Gagarin 12 Nisan 1961'de Vostok 1 aracıyla yaptığı uçuşla Dünya yörüngesine başarıyla ulaşan ilk insan olmuştur. Bu olayın yıldönümü Rusya'da ve birçok ülkede hâlâ kutlanmaktadır. Özellikle bu başarı ile Sovyetler, ABD’ ye karşı büyük bir başarı elde etmişlerdir. Bu başarı propaganda afişlerinde sık sık işlenmiştir.

'İlk kozmonot Yuri Gagarin'e şanlar olsun'


Gagarin Mısır'da





'Ekim uzaya giden yolu açtı.'


Çok yaşa Sovyet bilimi çok yaşa Sovyet insanı


Şanlar olsun evrenin fatihlerine
Yuri Gagarin Varşova'da kahraman gibi karşılanırken


   İlk kadın kozmonot (Valentina Tereshkova) Sovyetler Birliği'nin akla ilk gelen diğer başarılarından biridir. ( 16 Haziran 1963 ) Uzay yarışında ilklere imza atmakta SSCB'nin gerisine düşen ABD, Ay'a ilk ayak basan ülke olmasının en önemli ilk olduğu propagandasını yaparak uzay yarışında öne geçtiğini savunmuştur.


   Tabii ki bu başarılar sadece kağıt üzerinde kalmadı. Soğuk Savaş döneminde ABD ve SSCB arasındaki uzay yarışında öne geçme çabaları sadece teknoloji ilke sınırlı değildir. Bu alandaki rekabet propaganda alanına da sıçramıştır. Sovyetler Birliği uzay yarışındaki çalışmalarını, rejimlerinin ve yönetimlerinin başarılı olduğunu göstermek için propaganda amaçlıda kullanılmıştır. Meşhur Sovyet propaganda posterlerinin bir kısmı bu uzay yarışı için yapılmıştı.

Sosyalizm fırlatma rampamızdır



   Hazırlanan propaganda afişlerinde sürekli Ekim Devrimi' Ne Sosyalizm'in başarısına atıflar yapmaktadır. Uzay çalışmalarında çok büyük başarılar ve ilkler elde edildiği vurgulanmak için 'şanlar olsun,uzayın fatihler, bu gurur Sovyetlerin' gibi temalarla şanlı zaferler kazanıldığı üzerinde durulmuştur. Sovyet halkının ülkeleriyle gurur duyması gerektiği vurgulanmıştı. Bazı afişlerde ise barış teması işlenmiştir. Yuri Gagarin ise bu propagandaların en önemli yüzü olmuştur.

Barış ve ilerleme adına

sosyalizmin yaratıcı kaynakları sonsuzdur




16 Mart 2016 Çarşamba

Spor medyasında asla göremeyeceğiniz bilgi depoları : Futbol blog sayfaları 

Günümüz yaşantısında hemen herkesin bir şeyleri kısa veya uzun vadede para kazanma gayesiyle yapıyor olması, blog yazılarına da yansıyor. Yazarların hobi olarak yazılarına başladığı bu alan artık ciddi reklam kazançları ile iyi bir gelir kapısı durumunda. Tabi bu işinizi ne kadar iyi yaptığınız ve beğenildiğiniz ile paralel bir durum. Sonuçta yüzlerce blog kategorisi , binlerce blog sitesi ve blog yazarı olmasına karşın öne çıkan ve takip edilen bloglar o kadar fazla olmuyor. İlgi alanlarımızı, düşüncelerimizi, bilgilerimizi paylaştığımız bloglarda 'Nasıl fark yaratırım?'sorusunun cevabı profesyonellerin işi. Bu yazıda bunun cevabını vermeye çalışmadan, futbol ile ilgili popüler blog yazarları ne yapmışta ön plana çıkmış, bunun detaylarını arayacağım.


Örneklere başlangıç yapacak olursak çoğu kişiye göre bu işin ülkemizdeki piri sayılan Aceto Balsemico ile giriş yapalım. ( http://acetobalsamico.blogspot.com.tr/ ) Bir çok futbol severin gönlünde taht kurmuş bir isimdir. Sunduğu bilgiler,verdiği birbirinden ilginç anekdotlar ve bunların yanı sıra kullandığı esprili ve akıcı dil ile yazıları bir çırpıda okunabilen bir yazar. 2006 yılından beri yazdığı yazılarda sadece sahada oynanan futboldan değil futbolun şehirlere, insanlara kattığı değerlerden, güzelliklerden bahseden Aceto geniş bir arşive sahip durumdadır.

Futbol sahasında gözlükleriyle yer alan Joop Van Daele
Flying Dutchman 'ın blog sayfasında bunun gibi nice ilginç detaylar bulunuyor
Diğer örneğimiz Flying Dutchman ismiyle özellikle futbolun geçmişine ışık tutan yazılar yazan blog yazarı. (http://vliegendenederlander.blogspot.com.tr/ ) Dutchman 1960 ‘tan 2000 yılına kadar olan dönem ile ilgili yazdığı yazılarla dikkat çekiyor. Birbirinden ilginç bilgiler sunduğu blog sayfasında sadece Avrupa ile yetinmeyip Güney Amerika futbol tarihi ile ilgilide detaylı bilgiler veriyor. Eğer futbol tarihi ile ilgiliyseniz her yazısı merak edip okuyabileceğiniz bir yazar.



Sayfasında futbol dışında yazılarda yazan diğer popüler blog sayfamız http://arielortega.blogspot.com.tr/. Daha çok Fenerbahçe ve gündemdeki konular üzerine yazılar bulabilirsiniz.
2008 ‘den beri yüzlerce blog yazan Yiğit Yılmaz. http://ygtylmz.blogspot.com.tr/ Genellikle oynanan önemli maçları analiz eden yazılar yazmakta.  Fenerbahçe ‘nin maçlarını sıkı takip eden ve deplasmanlara gidip maçı, atmosferi anlatan yazıları ön plana çıkıyor.

Sayfaların sloganları da ayrı bir hava katıyor

http://targetstriker.blogspot.com.tr/ Kısa yazıları ve iyi değerlendirmeleriyle beğendim bir başka futbol blog sayfası. Futbola bakış açımızın hemen hemen aynı olduğunu düşündüğüm ve yazıları okurken -evet doğru söylüyor -dediğim yazar.
Futbolla ilgi her şeyin yanında futbolun sosyal yönüyle ilgili yazılarıyla dikkatimi çeken sayfa. http://devrimderki.blogspot.com.tr/ . çok geniş bir arşivi olan yazar bizlere futbolun güzelliklerini hatırlatıyor.
Birbirinden güzel yazılar yazıp analizler yapan bu isimlerin yakınlığı, dostluğu da dikkat çekiyor. Günümüzde, futbol programlarında herkesin herkesi karaladığı yorumcuların aksine birbirlerine destek olan bu isimler güzel bir atmosfer sağlıyor. Birbirlerini takip edip ortak bir grup ortamı yaratıyorlar. İnternet ortamının sağladığı olanakları da gayet güzel kullanıyorlar. Tabi çoğunun da bir sloganı var. Eğer bu işte başarı sağlamak istiyorsak yazılarımızla ve bakışımızla örtüşecek afilli bir slogan olmazsa olmaz.

http://klasikfutbol.blogspot.com.tr/


Yukarıdaki sayfalarda yine güzel yazılar bulabileceğiniz içeriğe sahip.

İnsanlara futbolu sevdiren bir ismin fotoğrafıyla noktalayalım bu yazıyı